Unutmak istesem bile - Simber Cana Özdilek

Unutmak istesem bile


Takvim yaprakları birbirini kovalarken her biri öncekine benzeyen günlerimiz de akıp gidiyor ve Haziran ayı bizi yağmurla selamlıyor. Evimden eksik etmediğim maarif takvimim 31 Mayısta başlayıp 10 Temmuzda sona erecek olan “Bevarih Rüzgârlarının da geldiğini işaret ediyor. Bir diğer adı Samyeli olan bu rüzgarlar, sıcak ve şiddetli olması özelliği ile bilinir. Haziran ayı ile birlikte özlediğimiz normal hayatlarımıza da kademeli olarak geçmeye başlıyoruz. Sıcak sam yeli ile başlayacak olan yoğun yaz sıcakları içimizi ısıtacak, yaşamın güzelliğini iliklerimize kadar hissetmiş olacağız.
Özgürce nefes alabilmenin kıymetini bu kadar net ve global ölçekte tecrübe etmiş olarak hayatlarımızı sürdüreceğiz. Zaman her şeyin ilacıdır ve açılan yaraları onarır, yaşananlar maziye kalır ancak bıraktığı hisler unutulmaz. Aslında beynimizde hatırlamamıza yardımcı olan üç çeşit hafıza mekanizması vardır. Bunlar: duyusal hafıza, kısa süreli hafıza ve uzun süreli hafıza olarak adlandırılır. Bu mekanizmalar, neyi, ne zaman ve nasıl hatırlayacağımızı belirler. Bugüne kadar yapılmış çalışmalara göre beynimiz 20’li yaşlardan sonra hücre kaybetmeye başlıyor. Yine de bundan sonra ezber bozan niteliğinde çalışmalar olacağına ve bu hücrelerin de yenilenebileceğine dair inancımı kaybetmiyorum. Bu durumun yanı sıra unutmak, zihnimizin bir lütfu olarak görülebilir. Tabii bilim insanlarının, “bebeklik amnezisi” olarak nitelendirdiği bebeklik dönemi, ileri yaşlarda ya da herhangi bir travma ve hastalık durumunda ortaya çıkabilecek unutkanlıklar bu durumun dışında tutulmalıdır.
Unutmak, hayatımızı daha yaşanılabilir hale getirmemizi sağlayan güzel bir özelliğimiz olarak nitelendirilebilir. Kuşkusuz sağlıklı bir şekilde hayatımızı idame ettirebilmemiz için yenilenmiş bir zihne ihtiyaç duyarız. Yine unutmak üzerine küçük bir metafor yapalım. Kendinizi neden orada olduğunuzu bilmeksizin bir odanın ortasında bulmuşluğunuz olmuştur. Bir bilgisayar işletim sistemi gibi çalışan beynimiz, olayları ve anıları bölümlere ayırır. Çoğu zaman zihin yorgunluğu olarak nitelense de bilim insanlarının “kapı eşiği” olarak adlandırdığı ve son derece normal olan bu durumlarda o odada olmanızın nedeni olayla bağlantılıdır ve kısa süreli hafızanın başarısızlığı ile ilgili bir gizemdir. Anahtarlarınızı almak için salona gelip neden orada olduğunuzu bir anlığına hatırlayamamak ve salonun ortasında “neden buraya gelmiştim ”diye düşünmek gibi...
 Yapılan araştırmalara göre, aldığımız kararlar bile mekanla bağdaştırılabilir.
Normal şartlarda yaşanan gün mazi olur ve gerçekten de bizi üzebilen olaylar dahi, bize zarar veremeyecek şekilde beynimizin saklı köşelerinde gizlenerek varlığını sürdürür. Eğer acı hatıralar ise bazen bir şarkıda, bazen bir sohbette közlense dahi artık canınızı yakamaz. İlginç bir detay daha; aradan zaman geçtikten sonra, yaşadığımız güzel günlerden çok uğradığımız haksızlıkları hatırlarız. Tabii başlı başına bir konu olduğu için bir diğer yazımda yer verebileceğim.
Güzel anılar biriktirmeniz, sağlıklı günlere kavuşmanız dileğiyle
Sevgilerimle

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
09Şub

Bu işte bir kehanet var

02Şub

Unutmak istesem bile

26Oca
12Oca
05Oca

Sağlık olsun ama nasıl olsun

saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
Golden Key Residence 222