Özbil Ergün, 'Dastarı gelinlik yapımında da kullanıyoruz'
Yeşil Üzümlü Mahallesinin sembolü haline gelen Üzümlü Dastarının hikayesini Özbil dokuma atölyesi işletmesi Özbil Ergün FRT TV mikrofonlarına anlattı. El emeği göz nuru olan bu dastarı uzun yıllardır dokuduğunu belirten Özbil Ergün, 'Önceden ben dastarı bilmezdim. Gelin oldum geldim, 35 senedir yapıyorum. Mahallemizde yaşayan taşlı bir teyze vardı onun sayesinde öğrendim. Ve o gün bugündür ona hep dua ediyorum bana bunu öğrettiği için… İlk Dastar da masa örtüsü yaptım' dedi.
Yeşil Üzümlü köyünde, el emeği göz nuru dokunan ve “DASTAR “ ismi verilen bez kumaş, yörenin kıymetli ürünlerinden sadece biridir. Üzümlü beldesindeki bayanların, yıllardır anneden kızına miras kalan bir dokuma türüdür ve neredeyse her evde bulunan özel el tezgahlarında üretilir. “Düven” adı verilen Mekikli Tezgâhlarda, bez ayağı örgü tekniğiyle üzerine motif yerleştirilip dokunan “Dastar” dışında, yine bez ayağı ile kullanıldığı yere göre farklı isimler alan çeşitli dokumalarda yapılmaktadır. Köy kadınlarımızın özellikle başlarını örtmek için dokudukları bu kumaş, zamanla kullanım yelpazesini genişletmiş, masa örtüsü, şal, bandana, bluz, elbise ve hatta gelinlik gibi farklı alanlarda kendini göstermeye başlamıştır. Ayrıca Fethiye Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Coğrafi işaret tescil belgesi almaya hak kazanmıştır.
BEN DASTARI 35 SENEDİR YAPIYORUM
35 senedir dastarla iç içe olan Özbil Atölyesi İşletmecisi Özbil Ergün, “Önceden ben dastarı bilmezdim. Gelin oldum geldim, 35 senedir yapıyorum. Mahallemizde yaşayan taşlı bir teyze vardı onun sayesinde öğrendim. Ve o gün bugündür ona hep dua ediyorum bana bunu öğrettiği için… İlk Dastar da masa yaptım, kızım da vardı evde bekârdı, hiç kimse de yoktu. Bir masa yapalım dedik balkona mandalla serdik, herkeste onu gördü bu sefer herkeste yapmaya başladı. Ondan sonra fiskos, başörtüsü yaptık. Sipariş verdiler perdeler yaptık. Kızım evlendi ondan sonra kendim yapıyorum. Halada yapmaya devam ediyorum. Evet, şuanda tek geçim kaynağım dastar. O zamanlar satış yapıyordum. Şimdi ortalık durgun olunca yapamıyorum. Pandemiden dolayı kimse gelemediği için buralarda iyice durgunlaştı. Tezgah, rahmetli babam yapmıştı, babam “ben sana gel ufacık bir tezgah yapayım, çocuklarının başında kenara kur dedi, hem çocuklarına bak hem doku” dedi. O zamanın el verdiği şartlar nedeni ile tahtadan yapmıştı. Zaman geçtikçe daha iyilerini elbette yapmışlardır ama ben hala eski tezgahımı kullanıyorum. Bu bana baba yadigarı” şeklinde konuştu.
DASTARDAN HER ŞEY OLUYOR
Üzümlü Dastarının bir çok alanda kullanıldığını vurgulayan Özbil Ergün, “Bu dastartan başörtüsü, fiskos, masa oluyor. Dastar ayrı, pamuktan oluyor, Denizli’den getirtiyoruz ipliğini kendimiz kazanlar da Pelta halinde onu kaynatıyoruz. Ondan sonra işlemini yapıyoruz, sağlam olsun diye. Çözüyoruz, tezgaha kuruyoruz. İpini dışarıdan getirtiyoruz. Bazıları beyaz olunca, dağlar da sarı çiçek açanlarla, gençliğimde yapardım, kazanlarda suyu kaynatıyoruz onu da içine yatırıyoruz ve boyuyoruz onlarla desen yaptırıyoruz. Renkli ipler elde ediyorduk. İplerde kullandığımız renklendirme bile doğaldı” dedi.
GENÇLER PEK MERAKLI DEĞİL
Yeni neslin dastara pek meraklı olmadığına da değinen Özbil Ergün, “Öğrenmiyorlar, kaç kişiye dedim ben yarın ölür kalırım bir hatıra olsun, bana bir ninecik öğretti de duacıyım dedim. Öğrenmeye niyetimiz yok dediler, bütün köyün kadınları temizliğe gidiyor. İstemiyorlar ama şimdi aşağı da Dastarhane de öğreniyorlarmış bazıları. Öğrensinler ileride geçim kaynağı haline getirebilirler. Ve bu bir kültür yaşatsınlar isterim. Hani ilerlese daha iyi olacak, gençler öğrenmiyor şimdi, zor iş zahmetlidir de.
YABANCILARIN İLGİSİNİ ÇEKİYOR
Üzümlü Dastarının bölgeye tatil amaçlı gelen turistlerin ilgisini çektiğini belirten Özbil Ergün, “Soruyorlar, tezgaha gir doku diyorlar, dokuyorum. Çok zor diyorlar, alışveriş yapıp gidiyorlar. 5-10 gündür 1-2 parça sattım. Dışardan gelen insanlar bizim ürünlerimize bizden daha meraklı. Keşke bizim gençlerimizde bu kadar meraklı olsa.
Kullanılıyor, her desen yapılır. Hesapla yapılır bu, 40 iplik arasına yanış koyarak hesaplıyoruz. Baklava dilim gibi olan desenler, kilim yanış, içindeki de çomak yanış. Her desenin yanışı vardır, yılan, çomak, kilim yanışı vardır. Renkli iplik alıyoruz, 10 iplik arasına koyuyoruz, bu pullu ipliği atıyoruz 10 iplik daha koyuyoruz. Hediyelik olarak bunu çok seviyorlar. Çeşit çeşit yapıyoruz. İnsanların hoşuna hangisi giderse onu alıyor” ifadelerini kullandı.
AŞAMA AŞAMA İLERLİYOR
Dastarın bir çok aşamadan geçtiğine değinen Özbil Ergün, “Renkli iplikli olanı 3 günde dokuyorum, azıcık büküyoruz azıcık dokuyoruz. Biraz zaman alıyor. Zahmetli bir iş olsa da sonuç güzel oluyor. Kendim iplik takıyorum, saçak takıyorum örüyorum. Masa örtüsü, bezimiz 75-80 santim 2 kanadı birleştiriyoruz, arasını tığ ile örüyoruz. Kenarına da bu ipliklerden saçak takıyorum ve örüyorum. Ördükten sonra da makasla kenarlarını kesiyorum güzel oluyor. Bandanalar yapıyoruz sadece gençlerimiz için değil yaşlılarda takıyor, aldıklarında 3 tane alıyorlar gelinime, kızıma alayım diye. Bunlar gibi genç kızlarımız, gerçi yaş sınırı yok dedi teyzemiz, herkesin taktığı bandalar da Dastar bu tezgahlar da dokunuyor, teyzemizin ellerinden geçiyor kenarlarına danteli tek tek işliyor. Evet, gelinlikte yaptım. Çokta güzel oluyor. Şimdi göbek festivalinde gelinlik diktiler, benim şu dastardan metre ile gelinlere buluzluk, elbiselik alıyorlar, bir topu bitti poşetin içindekiler de dastar. Buluz için iki metre alıyorlar, elbiseye dört beş metre alıyorlar. Dikiyorlar sonra yanıma alışveriş yapmaya geliyorlar” dedi.
GELİNLİK YAPIMINDA DA KULLANIYORUZ
Dastarın bir çok alana yayıldığını özellikle gelinlik dikiminde rağbet gördüğünü söyleyen Özbil Ergün, “Boydan, normal gelinlik gibi dikiyorlar, beli kuşaklı çok güzel oluyor. Aslında güzel bir düşünce çünkü kendi kültürümüzü yaşatmış oluyoruz. Gelin kızlarımızda analarımızdan atalarımızdan kalan bu dastar kültürünü gelinliklerinde kullanıyor buda beni çok mutlu ediyor. Serin olur, şimdi bu teri alır pamuk olduğu için serin tutar sıcak tutmaz. Tam bizim buraların kumaşı. Serin serin giysinler işte. İnsanı rahatsız etmeyen bir dokusu var. Alıp giyen yada örüp giyen asla pişman olmaz.Altıma doğru sererek, top dolduğunda aşağı indiriyoruz batmasın diye bezi sarıyorsun azıcık dolduğunda bir daha sarıyorsun bir balya ipliği buna aldırdım. Bir seneyi geçti çok zor oldu. Metre bazında satışını yapıyorlar. Zaten bu kadar kıymetli olması da bu yüzden zaman alması” şeklinde konuştu.
KURSLARIMIZ RAĞBET GÖRÜYOR
Üzümlü Dastarı üzerine açılan kursların rağbet gördüğünü belirten Yeşil Üzümlü Mahalle Muhtarı Erkan Arıcan, “Yeni yeni oluşumlar olmaya başladı, halk eğitim aracılığıyla kurslar yaptık. Sertifikalarını alıyorlar şuanda tabi ki bu bayanlarımızın geçmişten beri gelen bir geleneğimiz. Bizler bunun daha fazla üretilmesini sadece Türkiye’ye değil dış pazara da gitmesini istiyoruz. Üzümlü Dastarı üzerine yapılan çalışmaların köyümüze bir getirisi olacaksa tabi ki arkasında olacağız. Vatandaşlarımıza malzeme temininde ve piyasaya sürülmesi konusunda yardımcı olacağız. 2 sene önce Halk Eğitim Merkezi ile bir kurs açmıştık. Oraya gençlerde baya bir katılım sağladı. Pandemiden dolayı biraz bir ara verildi sonra tekrar başladı. Ankara’dan gelen yerleşik vatandaşlarımız var. Onlardan da katılım var. Bir tane İngiliz vatandaşımız var. Kendisi tezgah aldı. Oda baya dastar dokumayı öğrendi. Gün geçtikçe vatandaş boş durmamak ve gelir getirici olarak gördüğü için bunlara devam ediyorlar ve gençlerimizde de merak uyandırıyor. Bir tane ablamız var Ankara’dan gelme. Geçen gün kahveye çağırdılar gittik. Muhtarım bakın perdelerimi kendim dokudum dedi. Kadın mutlu olmuş öğrenmiş yapmış. Tabi ki bunu öğrenesiye kadar zaman geçiyor. Kurslarımız sadece dokuma üzerine değil. Bunun çözgüsü var, motifleri var. Bir tane hocamız var bu işleri gerçekten bilen atadan gelme bilgileri ile öğretiyor. Çözgü ve haşıllamaları kendisi yapıyor ve kurstaki öğrencilere de öğretiyor. Aşama aşama zor bir iş aslında kolay değil. Vatandaşımızda baya bir merak sardı. Yetkililerde biraz daha destek olursa Üzümlü Dastarı daha iyi yerlere gelecek. Coğrafi işaret alındığı için ellerinde sertifika olması nedeni ile halk eğitim ile bir kurs açtık. Bir de insanları bir araya getirip kaynaştırmak. Biraz daha özensinler ve merak etsinler. Bu kursları görenlerin çoğu da evinde dokuma yapıyor. Belediyemizle bu işleri görüşüp daha iyi düzeye getirmeyi düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.