Sabah 8 suları; Bakmayın 8 dediğime, bari konuya girişim düzgün olsun istedim. Ben 8 deyim de siz 9-9:30 anlayın. Bir telefon nasıl bu kadar acı ve rahatsız edici çalabilir?
-Ayhaaaaan nerdesin!
Arayan sevgili müdürüm. Çok tatlı bir insandır, inanılmaz tatlıdır, yeryüzüne onun kadar tatlı bir insan gelmemiştir(!)
-kapıdayım müdürüm!?
-Çabuk odama gel!
-Tabii hemen..
Yahu ben ister miyim yalan söylemeyi? İster miyim kendimi zor durum da bırakayım? Fakat bazı anlar vardır ki o anlarda da söylemek gereken şeyler kesin ve nettir. Bir yakınınız ölür başınız sağ olsun dersiniz, bir yakınınız evlenir mutluluklar dersiniz, patron ya da müdürünüz arar ve TABİİ HEMEN dersiniz. Bunlar benim cevaplarım değil, tarihin ve insanların bizlere mirasıdır. Elalem güne duş ve kahve ile başlar ben yalan ile başlıyorum! Keşke dün gece o son birayı içmeseydim ya da yok neden pişman olayım yanımdaki kız gayet güzeldi. Kız mı? Peki ismi neydi? Haydii bakalım! Adını bile hatırlamadığın bir kız yüzünden sistemli yalan söylemeyi öğreniyoruz!
Sabah 9:30 suları; sular neden akmıyor? Yandaki komşu teyzeye sorsam mı aceba? Yok şimdi gece neden geç geldin diye hesaba tutar, en iyisi litrelik su alayım yol da yıkarım yüzümü. Tanrım iyiki erkeğim!
Sabah 9:32 suları; Canım lütfen çalış, hadi lütfen! Ya millet antika araba sever ben hurda araba seviyorum arkadaş ya! Haydi, canım, haydi bebeğim patronun zulmünden senin vefana sığınırım. Söz veriyorum hafta sonu seni pedikür manikür ağ da ya da motor bakımı ne istersen ona sokucam haydi çalış!
Sabah 10 suları: Müdürün odasına gelmekte 1,5 saat gecikince insanın aklına inanılmaz yaratıcı yalanlar geliyor, ya da aklına gelen yalanlar inanılmaz yaratıcı geliyor canım her neyse. İster hak verin ister vermeyin bir şeyi hiç istemeyip fakat bu denli çok yapmak zorun da kalıyorsam bu benim değil sistemin bir sorunudur!
Sabah (halen) 10 suları: Çünkü halen kapıdayım hiç giresim yok. Fakat kaçış ta yok.
-Buyrun Müdür Bey
-Ayhan nerdesin? Bak saat kaç! Sen den istenen raporlar halen gelmemiş, dün yapman gereken ziyaretlerin sonuçlarını bildirmemişsin ve sabah uyanmak ve gelmek için sabırsız olduğunu düşünmüyorum.
-Sayın müdürüm (girişim çok etkili olmalı) dünkü müşteri ziyaretim benim açımdan tatminkar geçmediği için sabah tekrar gitmem gerektiğini düşündüm ve ziyaret ettim. Müşteri reklam anlaşması için koşulları maddeleştirip sunmamı istedi. (Tek yalan ile dünü ve bugünü kurtarma adımım ile nobel e adayım)
-Peki Ayhan’cığım (-cığım?) öğleden sonra maddeleri ben de görmek isterim.
-Peki müdür bey. (nobel benim olmalı!)
İşte yalanın en sevmediğim yanı. Bir yalan ya güven kaybettirir ya da güven kazandırır fakat her halukar da mutlak başka bir yalanı doğurur. Şimdi gün için gerekli olanları sıralayalım güzel bir kahve beraberin de kahvaltı, cep telefonu şarj aleti ve kafa dağıtmak için sıradan iş yeri muhabbetleri.
Evet beni tanımaya başladınız sanırım. Keşke –çok zor biriyim, muzlu sabah kokteylim olmadan güne başlayamam gibi, türlü egzantiriklerim olsaydı. Üzgünüm ama baya düz bir insanım. Ortalama bir reklam ajansın da ortalama bir iş yapıp ortalama bir evin kirasını öderken ortalama bekar hayatı yaşarım. Beni diğer insanlardan ayıran tek bir yanım var o da bu yanımı henüz keşfetmemiş olmam. Ahh tabii bir de annem var!
-efendim annecim? Evet işteyim evet yaptım kahvaltımı. Teyzemler mi gelecek?
Teyzemler bizim kabilenin son kalan sadık üyeleri. Bizim kabile teknolojiye olan uzaklığı, mevsim arası geçişleri ayva çiçeğinden öğrenmeleri ha pardon bir de bekar gençlerin ARTIK bekar kalmamaları gerektiğini düşünmeleriyle tanınır.
-anne akşam için.. tamam peki gelicem anne.
Öğlen 14:00 suları: Sevgili müdürüm aradı ve reklam anlaşması maddelerini istiyor. Canım ya öyle tatlı ki bir müşteri teklif ve anlaşma maddeler var sanıyor(!)
-Müdür bey?
-Ayhancım anlaşma maddelerini göreyim de randevuna geç kalma istersen (Hangi randevu?) İstersen ben alt yapı için bir ön görüşme yapayım?
-ah müdür bey ben de tam o konu için gelecektim yanınıza. Sabahtan bu yana aklımı kurcalayan bazı şeyler var sabahki ziyaretim de bizim o firmaya sunacağımız teklifin daha ciddi bir boyutta olabileceğini düşündüm.
-Ne gibi? (itiraf ediyorum hiç beklemediğim bir soru! Şaka şaka)
-Efendim dikkat ettim de firmanın yalnızca kıyafet sektörüne yönelmişiz fakat aynı zaman da ortaklığı sürdürdüğü diğer firmanın güzellik ve bakım ürünleri ile ilgilenmemişiz.
-onun da sırası gelecek Ayhancığım.(bu -cığım eki hep bir çıkar sezdiriyor ya hadi bakalım)
-Efendim neden bekleyelim? Sonuçta aynı reklam mantığın da kadınları baz alıp her iki sektöre de değinebiliriz.
-İlginç geldi devam et. (Buradaki ilginç kelimesi daha çok para yerine kullanıldı)
-Müdür bey kıyafet ve bakım ürünlerine harcanan paranın %84 ü yalnızca kadınların cebinden çıktığını biliyoruz.( kim biliyor? Artık biz! Neden? Çünkü kimse anketlerin doğruluğunun peşine düşmez) ve bizim elimiz de aynı sektörden para kazanan iki ortak firma var. Eğer ki biz (yani ben) bu reklam tekliflerini tekrar düzenleyip daha dar bir yelpazeye iki sektörü de sıkıştırabilirsek ortağı oldukları diğer firmayı da kapabiliriz!
Tamam, bu konu da biraz ileri gittim. Yoo hayır açıklama gayet makul sadece cümleler çok uzadı.
-Ayhan biliyor musun, bu şirkette seni parlak bir gelecek bekliyor.
(bu şirkette gelebileceğim en üst nokta müdür beyin koltuğu fakat hiç de parlamıyor)
-Efendim sadece işimi çok seviyorum. Şimdi firmadaki arkadaşı arayıp durumu üstü kapalı izah edip bize biraz zaman tanımalarını rica edeceğim. Gelişmeleri iletirim müdür bey.
-Sana güveniyorum Ayhancığım.
Bakın bun da ciddiyim. Ben profesyonele yakın bir yalancıyım ve benim işim reklam. Hangi reklam doğruyu ya da gerçeği çıplaklıkla yansıtır? Sanırım bunu ben tercih etmedim tamamen Tanrının kaderime dokunuşları.