Fırat Bağcı

Komşu da pişer....

Fırat Bağcı

Elalem arabasını hareket ettirmeden önce motoru ısıtır, ben her sababah motor çalışsın diye dua ediyorum. Eski arabası olanlar bilir ki en büyük korku araba çalışmaması değil. Mahçup olunacak birinin arabaya binmesidir.
 Bu size inandırıcı gelmeyebilir, bunu komik bile bulabilirsiniz. Ben her sabah karşı dairedeki bankacı kız ile denk gelmemek için evden yarım saat önce çıkıyorum. Bu ilişki için verdiğim emeklerin başına yazmalıyım. Kız yaklaşık 1 ay önce taşındı gayet sakin mülayim kendi halinde bir insan. Komşuluk ilişkimiz o henüz eşyaları taşırken başladı. Selamlaşma hal hatır sorma vs. Film yada dizilerdeki gibi romantik komedi gelişimi bir şey beklerken biz de tık yok.
 Afedersiniz yukarı da İnsan(!) dedim ve siz doğal olarak alenade böyle normal eli,burnu olan insan anladınız. Hayır değil. Yumurtaya can veren, her yüzyıl için müzice gönderen rabbim -hadi bu yüzyıl için de bu kız kıyağım olsun- demiş. Kız yanlışlıkla ortadoğu uçağına binse, o uçaktan inmeden bölgeye barış gelir. Muhtar adayı olsa görevini beyaz sarayda takdim ederler. Kız öyle güzelki direk bakarsak taş olacakmışız gibi, taş demişken o eski yunan mitolojisi şu kızın varlığına tanık olsa -aga afrodit te bizi tanıırıçayım diyiverip kandırıvermiş gaari- der o heykelleri yıkardı. Ya hu kızı ikinci görüşüm de bana selam verdi diye başka türlü bana selam verme ihtimali düşünmediğim için -ahh yazık tam göremiyosa demekki... demiştim.
 Artık tüm günüm o kız ile nasıl daha fazla zaman geçirebilir ve sohbet ederim düşüncesiyle geçiyor. Türlü yalanlar mı dersiniz, komşuluk ahlakına sığmayacak türlü çakallıklar mı dersiniz. Aklım tilkilik dolu olsa da akşam olduğunda çekingen kedi yavrusuna dönüyorum. Açlıktan ölsem kapısına ekmek istemeye gidemem. Bu özgüvensiz halimi eleştirmeye kalkacak sevgili okur. Kız çok güzel yahu! 
 Bir akşam oldukça ev halindeyken (pijama yerine kullanılan esofman altı ve gece giyilen eski tişört ile -ki biliyorum siz de öyle yatıyorsunuz! O pijama takımları falan hep filmlerde) kapı çaldı ve açtığım da kapının diğer tarafında parlak bir ışık hüzmesi. Ben önce Tanrı beni çağırıyor sandım fakat gözlerimi ovuşturunca anladımki meğer komşu kızıymış. Doğal makyajlı hali kibar ev kıyafeti ve terlikleriyle. Elin de bir tencere.. Ben ‘’ah ne zahmet ettiniz’’ derken kız sözümü kesip tüpünün bittiğini yemeğini benim mutfakta pişirip pişiremeyeceğini sordu. 
Fakirliğin ya da zengin dilinde yokluğun bir gün benim umut kapım olacağını kim bilebilirdiki. Evet, elbette, tabii diyerek içeri davet ettim. Heyecanımı oldukça belli ettim zira bu kabul edişin bir tık üstü -Allah aşkına gel yahu- di..
Yemeği pişerken hafif sütlü bir kahve teklifime gülümsedi. Kız o kadar insan üstü ki kısa cevaplarda kelime kullanmıyor. Sohbet sırasında işim gereği hakim olduğum beden dilini okuyorum. Valla dostlar diğer dillerde de iyiyim hatta konuşabiliyorum ama anlayamıyorum sanırım bu yüzden fayda göremiyorum.
Kız bedeninin 3 te birini bana karşı döndürdüğü için dikkatinin tamamen bende olmadığı çok açık fakat konuşurken ellerini fazlaca kullanması bana kendini daha net ifade etmek istediği sonucunu çıkartıyor. Bu iyi mi? Evet fakat elbette yetersiz. Ben konuşurken saçlarını benim tarafıma değil diğer tarafa atıp yüzünü bana açması bir güven göstergesi. Fakat ben güvenilecek komşu değilim ki içimde karizmatik bir kovboy besliyorken güvenilir apartman sakini olmakta istemiyorum!
       Muhabbet ilerlerken yemeğin pişmesi ayrılık vaktini belirledi. Tam kapıdan çıkıyorken ‘’Çok teşekkür ederim bir gün erkek arkadaşımla sizi ağırlamak isterim’’ dedi. Ben ağlamaklı göz ve sırıtan dudaklarım eşliğinde kapı kapandı. Bir dahaki sohbette kesin kanka olunacak kahve falı bakılacak ve dedikodu yapılacak.
Komşuda pişti bize düşmedi...

Yazarın Diğer Yazıları