Hayvanları sevmeden önce sevmek eylemini doğru algılamak gerekir kanımca...
Sevgi dediğimiz şey sanılandan çok daha basit ama bir o kadar radikal disiplin isteyen bir eylemdir. Sevmek basittir, sevgide karşılık yoktur, sevgide arayış, kaybediş, hesap kitap, zafer yoktur, çünkü sevgide ikilik ve ayrım yoktur; şöyle olursa severim diye bir durum söz konusu değildir. Sevgi başlı başına bir devrimdir ve dökülen tek şey avuçlardan süzülen güllerdir. Sevgi sadece vardır, herhangi başka bir eylemin sonucu olarak ortaya çıkmaz, bir bedel veyahut bir uğraş sonucu kazanılmaz. Sevgi oradadır ve değişmezdir. Sabittir ve güçlüdür ve tek hakikattir. Koşullu sevgi sevgi değildir, içinde en ufak bir beklenti olan sevgi, zorbalık olan sevgi, etki tepki barındııran bir sevgi sevgiden çok uzak ikincil hatta üçüncül kavramlardır. Bir gerçekliği veya geçerliliği yoktur aksine derin kayıplara yol açarlar. Fakat sevgiyi değerlendirşimizin bu denli kusurlu olmasının sebebi popüler kültür denilen herkese kısa sürede ulaşma saçmalığı sonucu ortaya çıkan yarım yamalak fikirler boşluğudur. Bize hep ilişkilerde mutlaka karşılığını gördüğünüz sevgilerle beslelnin dendi bu sebepledir ki sevgi sadece bir alım sonucu geri verilebilen bir alışverişe döndü. Oysa bu son derece kibirli aşağılık komplekli bir yaklaşımdır. Konumuz sevginin kendisinden ziyade hayvanlara verilen veya verildiği sanılan sevgi üzerine olduğu için buradan bir manevra ile hayvanlar alemine ve onlara bakan kibirli insan gözüne dönüyorum.
Hayvanlarda bizdeki kadar derin kavrayış ve ayırt etme melekesi bulunmaz. Onlar daha dürtüsel – bizim bu yaşamlarımızda kurtulmaya çalıştığımız o düşük titreşimli dürtüsellik – daha basit ve daha hayatta kal güdüüsüyle yaşarlar. Fakat içlerinde inanılmaz bir sevgi kapasitesi ve potansiyeli vardır. Dolayısıyla acıyı çok net hissederler hem fiziksel hem mental ve travmatik yönden. Bütün bunların ışığında hayvan severler değil hayvan sevmeyenleri iki gruba indirgemek mümkün. İlki; bile isteye sırf yapabildiği için onlara fiziksel boyutta acı çektiren sosyopatlar. Onların içinde kendi karma döngüleri sebebiyle sevgisizlik vardır, sevgiden yoksun büyümek bir canlının başına gelebilecek en kötü cezadır. En kötüsü. Ve eğer kişi hiç sevilmediyse gerek kendi çekirdek ailesinde gerek toplumda o zaman o kişi sevemez. Çünkü sevgi o kadar büyük bir titreşimdir ki buna alışık olmayan bir beden zihin yapısında o yüce güç kaosa dönüşür ve aynı bir akrebin kendini sokması gibi kişiyi yok eder. Yok olan bir kimse, kaybedecek bir şeyi kalmamış kimse demektir çünkü zaten sahip olunabilecek tek hakikati – sevgiyi - yitiren kişi artık koşulsuzca saldırganlaşacaktır. Dolayısıyla bu kişiler zaten kendi kozmik yasaları içinde büyük bir yokoluşla savaş veriyorlar onlara dua etmekten başka yapacak bir şey yok. Gelelim ikinci ve daha kötü olanlara; bizlere: okumuş, bilgi ve deneyim sahibi olan, yaşamı geniş pencerelerden algılayan akl-ı selim bizlere. Bizler şaşalı evlerimizde, güzel yüksek arabalarımızda ve uzun iplerle gezdirdiğimiz tüylü kölelerimizle o sosyopatlardan çok daha kötüyüz. Derin kimlik bunalımları içinde arka arkaya hatalar yaparak geçirdiğimiz ömürlerimizde kendi suçlarımıza, yalnızlıklarımıza ortak alıyoruz o koca evlerimizde. Kendimizi koparttığımız doğadan bir de onları kopartıyoruz salonu geniş evlere hapsedip onlara mutluluk verdiğimizi haykırıyoruz. Ve onlar bitmez sadakatleriyle kendi bekçilerine şükran ve tebessümle geliyorlar. Biz de sanıyoruz ki onlar gerçekten mutlu ve bizi seviyor. Hayır. Onlar Platon’un mağarasındaki ışıktan bihaber köleler sadece. Gerçeği bilmeyen kişiler onlara sunulan herşeye gerçek, iyi ve doğru olarak bakarlar. Biz sadece küçük yalnız yaşamlarımızda Tanrıcılık oynuyoruz. Üstelik bazıları daha da ileri gidip onlara tasmayla hükmediyor, sokaklar sahipleri tarafından azarlanıp çekiştirilen hayvanlarla dolu ve bu sahiplerin hepsi okumuş kesimden... Şu halde okumakla veya giyim kuşamla adam olunamadığı aşikar. Sevgiye dönecek olursak; sevgide hükmetme, sahip olma yoktur. Sevgide birlik ve özgürlük vardır. Hayvan sevmek kaplara konulan sudan, sokakta gördüğümüzde ayy canııımm ne tatlıııııdan daha fazlası olmalı. Bir kafede otururken karnınız doyduğunda tabakta kalanı vermek değil, mideniz sırtınıza yapıştığında ilk lokmayı verebiliyor musunuz? Sokakta yürürken çöpleri karıştıran kedilere canııımmm diye yaklaşıp onu yemek alanından hızlıca uzaklaştırmak değildir hayvan sevmek; kaldırımı değiştirip onu korkutmamaktır. Sevgi devrimdir fakat sessiz devrimdir. Unutmamak gerek. Sevgide büyük şaşalı haykırmalar yoktur, sevgi usulca hissedilir ve kimseye kanıtlamadan gösterilir...
sevgiyle kalın, gerçek sevgiyle...