'Krizin bedelini emekçiler değil, çıkaranlar çeksin…'

KESK Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Şenol, BES Büro Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Serpil Akpınar ile SES Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Sekreteri Pınar İçel ve Muğla Eğitim Sen Şube Başkanı Nuran Aldan Eğitim-Sen ve SES Fethiye temsilciliğini ziyaret ettiler.

PAYLAŞ
Dost Gazetesi - Dost Gazetesi

 

KESK Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Şenol, BES Büro Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Serpil Akpınar ile SES Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Sekreteri Pınar İçel ve Muğla Eğitim Sen Şube Başkanı Nuran Aldan;  Eğitim-Sen ve SES Fethiye temsilciliğini ziyaret ettiler.

Fethiye’deki  basın mensuplarına açıklamada bulunan sendika başkanları 17 Kasım'da İzmir'de yapılacak olan bölge mitingine tüm vatandaşları davet ettiler. Sendika başkan ve üyeleri Eğitim Sen Fethiye İlçe Temsilciliğinde yaptıkları basın toplantısında ekonomik kriz ve enflasyonla ilgili bilgiler aktarıp, üyelerinin çeşitli konulardaki haklarının iyileştirilmesini istediler. “Ekonomik krizi emekçiler değil, çıkaranlar çeksin” diyen KESK Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Şenol; bir mücadele programı hazırladık, dedi.

''İZMİR MİTİNGİNE BEKLİYORUZ''
KESK Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Şenol, 70 yıldan bu yana sağ iktidarların üretimden ziyade tüketime dayalı ekonomik politikalar izlediğini belirtip; halkın ve emekçilerin enflasyon ve krizler altında ezildiğini ifade etti. Şenol; İktidarın bir dizi ekonomik kararlar aldığını ancak bu kararların emekçileri enflasyonun altında bıraktığını, uygulanan  KHK'lar ile 130 bin çalışanın ihraç edildiğini, eğitim ve sağlığın ticarete dönüştürüldüğünü, yapılan toplu sözleşmelerdeki anlaşmaların tamamen sıfırlandığını, işçi direnişlerinin engellendiğini belirterek, ''Çalışanların enflasyon oranında ücretlerinin arttırılmasını, ihraç edilen çalışanların yeni KHK'lar ile görevlerine iade edilmesini, kredi borçlarının silinip vergi adaletsizliğinin giderilmesini, sağlıkta son çıkarılmak istenen torba yasasısın iptal edilmesini istiyoruz. Bu konuda 5 bölgede genel mitingler yapacağız. 17 Kasım'da tüm çalışanları ve halkımızı İzmir mitingine davet ediyoruz'' dedi.

“BİR MÜCADELE PROGRAMI HAZIRLADIK”

Şenol; '' Ülkemiz bir ekonomik krizden geçiyor. Bu krizin sebeplerini hepimiz biliyoruz. Yıllardır özellikle son 70 yıldır sağ iktidarların uyguladıkları 24 Ocak 1980 kararlarıyla da farklı bir boyuta erdiler. Politikalarının sonucu her alanda üretimden ziyade ithalata tüketime dayalı ithal girdiye dayalı betona dayalı bir ekonomik politikalarının sonucu bugün geldiğimiz nokta ortada. Aslında artık her şeyi dışarıdan ithal eder olduk. Bunun sonucu olarak da üretmeyen sürekli dışarıdan alan bir ekonomi olarak da bir ekonomik kriz içerisindeyiz. Bu ekonomik krizle ilgili 4 örgüt KESK, DİSK,TMOK, ve Türk Talipler birliği geçtiğimiz aylarda bu krizden çıkış yollarına ilişkin bir dizi toplantılar yaptık. Bu toplantılar sonucunda bir mücadele programı hazırladık. Önümüzde yoksullaşma, işsizleşmeye, güvensizleşmeye karşı birlikte mücadele edilmesi görüşüyle ve en önemlisi de krizin bedelini emekçiler değil, kriz yaratanlar ödesin niyetiyle bir mücadele vakti başlattık. Burada bir yönden ortak program yürütürken diğer yönden her örgüt kendi programını yürütüyor. Biz de bu program doğrultusunda yakın zamanda yaptığımız kamu emekçileri sendikaları konfederasyonunun 2 yetkili kurulu karar organı olan genel meclisimizi ve şube başkanımızın genel merkez yöneticilerimizin dahil olduğu çalışma meclisimizi toplayarak bir dizi karar aldık. Bu krize karşı gelerek nasıl mücadele ederiz şeklinde 5 ilde bölge mitingleri yapma kararı aldık. Bunlardan ilki Muğla’nın da içerisinde olduğu İzmir bölge mitingimiz 17 Kasımda olacak. 2 mitingimiz 9 Aralık'ta Samsunda, 15 Aralık da Adana'da, 16 Aralık Diyarbakır'da 22 Aralık'ta İstanbul'da yaparak bölge mitinglerimizi tamamlayacağız. Bunların devamında da yerel seçimler öncesinde ocak ayı içerisinde Ankara'da bir merkezi miting planımız var. İktidarın 130 bine yakın kamu emekçisini işinden haksız hukuksuz kanun hukuku kararname ile ihraç edilmesine, aynı şekilde işçi sendikalarından arkadaşlarımız ihraç edildi. 70’e yakın ve 90 civarında belediyeye kayyumlar atanıp yönetimlerle riske alındı. Arkadaşlarımız işyerine giremez hale geldiler. Hayat pahalılığı ve enflasyon iyice arttı. Sağlıkta torba kanunla pek çok doktor, diş hekimi, sağlık görevlisi çalışamaz duruma getiriliyor. İşçi direnişlerinin, sendikaların önüne engeller konuluyor. En az alt göstergenin 3 bin 600 olmasını temenni ediyoruz. Bireysel emekliliğin kaldırılmasını istiyoruz. Kredi borçlarının silinmesini, vergide adaletsizliğin giderilmesini istiyoruz. Temel ihtiyaçların ücretsiz hatta makul oranlarda fiyatlandırılmasını bekliyoruz. Emekçilerin haklarının korunmasını enflasyona karşı yüzde 5'lik vergi indirimini yapıp çalışanların ücretlerinin arttırılmasını istiyoruz. Tüm bunlara karşı temel taleplerimizle sokağa çıkacağız. Emekçi demokrasi güçleri ile siyasi partilerle, kitle örgütleriyle artık bu krizlere karşı birlikte karşı durmamız gerekiyor. Tüm üyelerimizi ve halkımızı İzmir'de yapılacak mitinge bekliyoruz'' ifadelerini kullandı.

“YASA TASARISI DERHAL ÇEKİLMELİDİR'”
BES Büro Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Serpil Akpınar ise Ak Parti iktidarını eleştirerek, ''Vergi sistemi adil değildir. Bütçe hakkımız gasp edilmektedir. Yüzde 5'lik vergi indirimlerini çalışanlar olarak bizler de istiyoruz. 2 gündür Muğla ve İlçeleri'nde demokratik isteklerimizin çağrılarını yapıyoruz. Vahşi liberal politikalara karşı, savaşa karşı barışı, gericiliğe karşı laikliği anlatıyoruz'' diye konuştu. Akpınar; ''Şu anda meclis gündemin de bir yasa tasarısı var, bu sağlıkla ilgili torba kanunu 44 maddeden oluşan biz sağlıkçılar uzun süredir sağlıkla şiddetle ilgili mücadele vermekteydik. En son yine bir hekim arkadaşımız İstanbul’da hastası tarafından öldürüldü, sonrasında sağlık ve sosyal hizmetler sendikası öncülüğünde sağlıkta şiddeti önlemek için bir yasa çıkarılması talebiyle beyaz eylemler, nöbet eylemler başladı. Uzun süren toplumun ciddi desteğini alan hekimlerin bütün sağlık çalışanların ciddi desteğini alan eylemlerden sonra meclise bir kanun tasarısı getirildi. İsmi sağlıkta şiddeti önleme tasarısı olarak kamuoyuna yansıtıldı. Bizler örgütler olarak umutlandık dedik ki, talebimiz karşılığını buluyor ve sağlıkta şiddet uygulayanlarla ilgili bir yasa çıkıyor ancak yasanın içeriğini incelediğimizde maalesef hayal kırıklığına uğradık. Yasa sağlıkta şiddetin önlenmesiyle ilgili herhangi bir madde getirmemekle birlikte 5’nci maddede yer alan tasarı ise tam tersine sağlıkçılara şiddet uygulaması üzerineydi. Hepimizin bildiği gibi Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanılan bir OHAL var ve buna bağlı KHK’lar ve bu KHK ile 130 bine yakın kamu emekçisi herhangi biri hakkında soruşturma yapılmadan gece yarısı çıkarılan listelerle işlerinden edildiler. Bunların içerisinde sağlık emekçisi arkadaşlarımız var, hekim arkadaşlarımızda var. 5 madde tamamen hekim arkadaşlarımız ile ilgiliydi, şöyle diyordu; 5 madde de KHK ile işinden çıkarılmış hekimler ve diş hekimleri ve 15 Temmuzdan sonra getirilmiş bir uygulama daha var. Güvenlik soruşturması diye artık fakültelerinden mezun olan bütün öğrenciler işlerine başlamadan önce sanki MİT’te çalışacaklar. Sanki ellerine silah alacaklar, sanki devletin gizlilik gerektiren bölümlerinde çalışacakmış gibi muameleye tabii tutuluyorlar ve güvenlik soruşturulmasından geçirtiliyorlar ve herhangi bir açıklama yapmadan pek çoğu da bu güvenlik soruşturulmasından olumsuz cevap alıyor. Aslında baktığımızda özellikle güvenlik soruşturmasından olumsuz cevap almış olmaları devletin gözünde potansiyel suçlular. Çünkü sağlıkta dönüşüme hayır diyenler bunlar. Sağlık güvenlik soruşturmasından geçirilmeyerek veya KHK’dan işinden edilerek kamuda çalışması yetmiyormuş gibi tekrar cezalandırılmaya çalışıldılar ve 5 madde şunu öngörüyordu. Bu arkadaşlarımız SSK anlaşmalı herhangi bir yerde çalışamayacaklardı. 5 maddeye göre ve ayrıca SSK anlaşması olmayan %99 özel hastanenin SSK anlaşması vardır. Bu arada yada muayene açma şansları olabilir ve yeni mezun hekimin takdir ederseniz ki muayene açma veya o muayeneye hasta çekme şansı yok denecek kadar azdır ve bu yönden de sıkıştırıldı. Bu arkadaşların vereceği raporların geçersiz olacağı ilan edildi ve mecburi hizmet diye bizim de bir uygulamamız var. Bu uygulama şunun için vardır. Sağlık hizmetlerinin götürülmesinde zorlanan yerlerde memleketin en uzak yerlerinde biz mezun olduktan sonra atılırız ve orda 600 gün civarında mecbur hizmet yaparız. Bu güvenlik soruşturmasında olumsuz almış veya KHK’dan işinden edilmiş arkadaşlar eğer mecburi hizmet yükümlüsü idi ise 600 gün boyunca herhangi bir yerde çalışamayacaklar diye korkunç, akla izahı sığmayan büyük bir öfkeyle büyük cezalandırma arzusuyla yapıldığı belli olan bir tasarıyla karşımıza gelindi. Sağlık komisyonunda görüşmeler sırasında bütün muhalefet, milletvekilleri ve biz sağlık meslek örgütleri olarak buna şiddetle karşı çıktık ancak herhangi bir açıklama gereği bile duymadan sayısal çoğunluklarına dayanarak AK Partili ve MHP milletvekillerinin oylarıyla komisyondan bu yasa tasarısı geçti. Bugün de meclisin gündeminde bu tasarı kabul edilemez. Bu tasarı insan haklarına aykırıdır, anayasaya aykırı, evrensel hukuk kurallarına aykırıdır. Biz ses ve yöneticileri olarak bu yasanın derhal amasız, fakatsız, koşulsuz geri çekilmesini ve iptal edilmesini istiyoruz'' dedi.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN